Ahmed er Rufai, İslam dünyasında önemli bir yere sahip olan mutasavvıf, alim ve Rufai tarikatının kurucusudur. 1118 yılında Basra yakınlarındaki Hasen köyünde doğan Ahmed er-Rufai, soylu bir Arap ailesine mensuptu. Babası Seyyid Ebu’l-Abbas Ali, annesi ise Fatıma Hanım’dır. Ahmed er-Rufai, genç yaşta yetim kalmış ve amcası tarafından büyütülmüştür. Eğitimine de amcası vasıtasıyla başlamış ve kısa sürede zekası ve öğrenme aşkı ile dikkat çekmiştir.
Ahmed er Rufai, genç yaşlarında Kur’an-ı Kerim’i ezberlemiş ve Arap dili, hadis, tefsir ile fıkıh gibi İslami ilimlerde derin bilgi sahibi olmuştur. Alimlerin sohbetlerine katılarak ilmini geliştirmiş, özellikle tasavvuf alanında derinleşmiştir. Tasavvuf anlayışında tevazu, sadelik ve Allah’a olan derin aşk ön plandadır. Ahmed er-Rufai, bu anlayışları benimseyerek, insanlara da bu değerleri aşılamıştır.
Ahmed er Rufai, tasavvuf yolunda ilerlerken birçok mürşitten ders almış ve sonunda kendi tarikatını kurmuştur. Rufai tarikatı, İslam dünyasında geniş bir kitle tarafından benimsenmiş ve yayılmıştır. Tarikatın temel prensipleri arasında, Allah’a tam teslimiyet, zikir, ibadet ve güzel ahlak yer almaktadır. Rufai tarikatı, hoşgörü ve kardeşlik ilkeleri üzerine kurulmuş olup, dönemin insanları arasında sevgi ve saygının yayılmasında önemli rol oynamıştır.
Rufai’nin en dikkat çeken özelliklerinden biri de kerametleridir. Kendisinin birçok keramet gösterdiğine inanılmaktadır. Bu kerametler, onun manevi gücünün ve Allah’a yakınlığının bir göstergesi olarak kabul edilmiştir. Ancak Ahmed er-Rufai, kerametin tasavvuf yolunda nihai bir hedef olmadığını, asıl önemli olanın Allah’a yakınlık ve güzel ahlak olduğunu sıkça vurgulamıştır.
Rufai, hayatı boyunca birçok öğrenci yetiştirmiş ve onların ilim ve irfan sahibi olmalarına öncülük etmiştir. Onun yetiştirdiği öğrenciler, Rufai tarikatının prensiplerini daha geniş kitlelere ulaştırmışlardır. Ahmed er-Rufai, aynı zamanda İslam dünyasında birlik ve beraberlik mesajı vererek, Müslümanlar arasında barış ve huzurun sağlanmasına katkıda bulunmuştur.
Rufai, 1182 yılında vefat etmiş ve Mezopotamya bölgesindeki Vasit şehrine defnedilmiştir. Türbesi, günümüzde de ziyaret edilen önemli bir manevi merkezdir. Onun bıraktığı miras, özellikle tasavvuf camiasında hala büyük bir saygı ve sevgiyle anılmaktadır.
Rufai, İslam’ın manevi ve ahlaki değerlerini yaşamının merkezine koymuş, ilmi ve manevi çalışmalarıyla insanlığa ışık tutmuş bir şahsiyettir. O, tasavvufun sevgi, hoşgörü ve tevazu ilkelerini benimseyerek, bu değerleri geniş kitlelere yaymış ve İslam dünyasında kalıcı izler bırakmıştır.