Sevgili öğrenciler, bugün sizlere Cumhuriyet tarihimizin önemli diplomatik başarılarından biri olan “Hatay Meselesi” hakkında bilgi vereceğim. Hatay Meselesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş sürecinde uluslararası ilişkilerde kazandığı önemli zaferlerden biri olarak tarihteki yerini almıştır.
Öncelikle, Hatay’ın coğrafi ve tarihi öneminden bahsetmek gerekir. Hatay, Akdeniz’e kıyısı olan stratejik bir bölgedir ve tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. 20. yüzyılın başlarında Hatay, Osmanlı İmparatorluğu’nun bir parçasıydı ancak I. Dünya Savaşı’nın ardından imzalanan Mondros Mütarekesi ve Sevr Anlaşması sonrasında Fransız mandası altına girdi.
Hatay Meselesi, özellikle 1930’lu yıllarda Türkiye ve Fransa arasında ciddi bir diplomatik soruna dönüşmüştür. Lozan Antlaşması’nda Hatay, Fransa mandası altındaki Suriye’nin bir parçası olarak kabul edilmişti. Ancak Türkiye, Hatay’ın tarihsel ve demografik olarak Türk kimliğine sahip olduğunu savunuyordu. Bu süreçte Mustafa Kemal Atatürk’ün kararlı tutumu ve diplomatik üstünlüğü, Hatay’ın Türkiye’ye katılmasında belirleyici rol oynamıştır.
Atatürk’ün “Kırk asırlık Türk yurdu düşman elinde esir kalamaz” sözleri, Hatay’ın Türkiye’ye katılması konusundaki kararlılığını göstermekteydi. 1936 yılında Fransa’nın Suriye üzerindeki mandasını sona erdirme kararı alması, Türkiye için bir fırsat yarattı. Türkiye, bu dönemde Hatay’ın bağımsız bir devlet olarak tanınması gerektiğini savundu ve bu konuda uluslararası camiada girişimlerde bulundu.
1937 yılında Milletler Cemiyeti, Hatay’ın özel bir statü ile Suriye’den ayrı bir yönetim altında olmasına karar verdi ve Hatay Cumhuriyeti ilan edildi. Ancak bu durum, uzun süre devam etmedi. Türkiye ile Fransa arasındaki görüşmeler sonucunda, 1938 yılında Hatay’da halk oylaması yapıldı ve 1939 yılında Hatay, Türkiye Cumhuriyeti’ne katıldı.
Hatay Meselesi, Türkiye’nin diplomatik çözüm ve uluslararası alandaki başarı hikayelerinden biri olarak kabul edilmektedir. Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesine sadık kalınarak çözüme ulaşılmıştır. Bu süreçte Türkiye’nin izlediği politika, uluslararası hukuka ve barışçıl çözüm arayışlarına uygun bir strateji izlemenin önemini bir kez daha göstermiştir.
Hatay Meselesi, Türkiye’nin uluslararası arenada haklarını savunma yeteneğinin ve diplomatik çözümle kazanılan başarının bir örneğidir. Bu tarihsel süreç, ders kitaplarında ve tarih derslerinde üzerinde durulması gereken önemli bir konudur.