İstiklal Mahkemeleri, Türk Kurtuluş Savaşı sırasında kurulan ve Türkiye Cumhuriyeti’nin erken dönemlerinde faaliyet gösteren özel mahkemelerdir. Bu mahkemeler, özellikle savaş döneminin zorlu koşullarında ve yeni devletin inşasında kamu düzenini sağlamak, isyanları bastırmak ve asker kaçaklarını yargılamak amacıyla kurulmuştur.
KPSS Tarih konusu olan İstiklal Mahkemeleri, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarında, özellikle Kurtuluş Savaşı sırasında ve sonrasında, iç güvenliği sağlamak ve devrimlerin önündeki engelleri kaldırmak amacıyla kurulan özel mahkemelerdir. İlk olarak 1920 yılında, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından, ülkenin içerisinde bulunduğu savaş koşullarında hızlı ve etkili bir yargılama süreci sağlamak amacıyla kurulmuşlardır. Bu mahkemeler, asker kaçaklarını, isyanları ve devrim karşıtı faaliyetleri yargılamak için kullanılmıştır. İstiklal Mahkemeleri’nin üyeleri, TBMM tarafından seçilen milletvekilleri arasından belirlenirdi ve bu mahkemelerde verilen kararlar kesin olup temyiz edilemezdi. İstiklal Mahkemeleri, özellikle 1920-1927 yılları arasında aktif olmuştur. Bu mahkemeler, kimi zaman yargılama süreçleri ve verdikleri cezalar nedeniyle eleştirilere uğramış, ancak dönemin koşulları göz önünde bulundurulduğunda, yeni kurulan devletin varlığı ve otoritesinin sağlanması açısından önemli bir rol oynamıştır. 1927’den sonra ise ihtiyaç kalmadığı düşünüldüğü için bu mahkemelerin faaliyetlerine son verilmiştir.
İstiklal Mahkemeleri, ilk olarak 18 Eylül 1920 tarihinde Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğindeki TBMM tarafından çıkarılan bir yasa ile kuruldu. Bu mahkemelerin kurulma amacı, Milli Mücadele sırasında disiplini sağlamak ve halkın moralini yüksek tutmaktı. Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde yaşanan otorite boşluğu ve savaşın getirdiği zorluklar nedeniyle, asker kaçaklığı gibi sorunlar yaygınlaşmıştı. İstiklal Mahkemeleri, bu dönemde hızlı ve etkili bir yargı süreci sağlayarak bu sorunların üstesinden gelmeye çalıştı.
İstiklal Mahkemeleri, klasik hukuk sisteminin aksine daha hızlı ve pragmatik bir yapıya sahipti. Üç kişilik bir heyetten oluşan bu mahkemeler, bir başkan ve iki üyeden meydana geliyordu. Görev yaptıkları dönemde, sanıkların hızlı bir şekilde yargılanması sağlanıyor; savunma hakkı sınırlı tutuluyordu. Hükümler genellikle kesin ve itiraz kabul etmez nitelikteydi. Verilen cezalar arasında idam gibi ağır yaptırımlar da bulunuyordu. Mahkemelerin kararları, TBMM tarafından onaylanmak zorunda değildi, bu da yetkilerini daha da güçlendiriyordu.
İstiklal Mahkemeleri’nin faaliyetleri, sadece savaş dönemi ile sınırlı kalmadı. Cumhuriyet’in ilanından sonra da bu mahkemeler, iç güvenliğin sağlanması ve yeni rejimin otoritesinin pekiştirilmesi amacıyla faaliyetlerine devam etti. 1925 yılında Şeyh Said İsyanı gibi olaylar, İstiklal Mahkemeleri’nin tekrar etkin bir şekilde kullanılmasına yol açtı. Bu dönemde mahkemeler, isyanın bastırılması ve isyana karışanların hızlı bir şekilde yargılanması için yoğun bir mesai harcadı.
Bu mahkemeler, Türk hukuk tarihinde tartışmalı bir yere sahiptir. Eleştirmenler, mahkemelerin hızlı yargılama süreçleri ve ağır cezaları nedeniyle adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini savunmuşlardır. Ancak destekçileri, İstiklal Mahkemeleri’nin olağanüstü dönemlerde ülkeyi kaostan kurtardığını ve yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin ayakta kalmasına katkı sağladığını belirtirler.
İstiklal Mahkemeleri, Türk tarihinin kritik bir dönemine damgasını vurmuş, hem olumlu hem de olumsuz yönleriyle dikkat çeken bir yargı organıdır. Milli Mücadele’nin başarısında ve Cumhuriyetin ilk yıllarındaki iç güvenliğin sağlanmasında önemli rol oynamışlardır. Bu mahkemelerin tarihi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş süreci ve erken dönemi hakkında önemli bilgiler sunmaktadır.