20. yüzyılın başlarında Osmanlı Devleti, siyasi, ekonomik ve askeri olarak büyük bir çöküş sürecine girmişti. Bu dönemde yaşanan olaylar, Türk milletini derinden etkileyerek bağımsızlık için mücadele etme zorunluluğunu ortaya çıkardı. Birinci Dünya Savaşı’na giren Osmanlı Devleti, savaşın sonunda Mondros Ateşkes Antlaşması ile fiilen işgal edilmeye başladı. İşgal güçleri, Anadolu’nun dört bir yanına yayılırken halk içinde direniş hareketleri örgütlenmeye başladı.
İçindekiler
Milli Uyanış (Bağımsızlıkta Atılan Adımlar) Konu Anlatımı
Bu süreçte Mustafa Kemal Atatürk, vatanın işgaline karşı halkı bilinçlendirme ve örgütleme çalışmaları yürütmeye başladı. İstanbul’dan Samsun’a çıkarak Milli Mücadele’yi başlattı. Kuvâ-yi Milliye hareketinin oluşumu, Büyük Millet Meclisi’nin açılması ve Sevr Antlaşması gibi gelişmeler, Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atıldığı bu dönemin en önemli olayları arasında yer aldı. Bu ünitede, Osmanlı’nın Birinci Dünya Savaşı’na girişinden Kurtuluş Savaşı’nın ilk aşamalarına kadar olan süreci detaylı bir şekilde ele alacağız.
Birinci Dünya Savaşı’nın Nedenleri ve Savaşın Ortaya Çıkmasını Sağlayan Gelişmeler
19. yüzyılın sonlarından itibaren Avrupa’da büyük bir güç mücadelesi yaşanmaktaydı. Sanayi Devrimi’nin etkisiyle devletler arasında ekonomik rekabet artmış, siyasi ve askeri ittifaklar kurulmuş ve silahlanma yarışı hız kazanmıştı. Bu süreç, 1914 yılında Birinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesine zemin hazırladı.
Birinci Dünya Savaşı’nın Genel Nedenleri
- Sanayi Devrimi ve Ekonomik Rekabet:
- Sanayi Devrimi sonrası Avrupa devletleri hammadde ve pazar arayışına girdi.
- Sömürgecilik yarışında özellikle İngiltere ve Almanya arasında büyük bir çekişme yaşandı.
- Bloklaşma (İttifak ve İtilaf Devletleri’nin Kurulması):
- Avrupa’daki devletler, birbirlerine karşı savunma amaçlı ittifaklar kurdu.
- İttifak Devletleri: Almanya, Avusturya-Macaristan ve İtalya (İtalya daha sonra saf değiştirerek İtilaf Devletleri’ne katıldı).
- İtilaf Devletleri: İngiltere, Fransa ve Rusya.
- Milliyetçilik Akımı:
- Fransız İhtilali’nden sonra milliyetçilik akımı güç kazandı.
- Özellikle Balkanlarda Osmanlı Devleti’ne karşı ayrılıkçı hareketler arttı.
- Avusturya-Macaristan ve Osmanlı gibi çok uluslu devletler için milliyetçilik, yıkıcı bir tehdit haline geldi.
- Silahlanma Yarışı ve Askeri Rekabet:
- Devletler arasında büyük bir silahlanma yarışı başlamıştı.
- Almanya ve İngiltere donanma gücünü artırırken, kara ordularını güçlendirmek için büyük yatırımlar yaptı.
- Fransa ile Almanya Arasındaki Rekabet:
- 1871 yılında Almanya ile Fransa arasında yapılan Fransa-Prusya Savaşı sonucunda Almanya, Fransa’dan Alsas-Loren bölgesini almıştı.
- Fransa, bu bölgeyi geri almak için Almanya’ya karşı düşmanca bir politika izlemeye başladı.
Savaşın Başlamasına Neden Olan Olay: Saraybosna Suikastı (28 Haziran 1914)
- Avusturya-Macaristan Veliaht Prensi Franz Ferdinand, Bosna Hersek’in başkenti Saraybosna’da bir suikasta kurban gitti.
- Suikast, Sırp milliyetçisi Gavrilo Princip tarafından gerçekleştirildi.
- Avusturya-Macaristan, suikastın arkasında Sırbistan’ın olduğunu iddia ederek savaş ilan etti.
- Birkaç hafta içinde büyük devletler birbirlerine savaş ilan ederek dünya çapında bir savaşın başlamasına sebep oldular.
Bu olay, Avrupa’da zaten var olan gerginlikleri tetikleyerek devletleri bir savaşın içine sürükledi.
Birinci Dünya Savaşı Sırasında Osmanlı Devleti
Osmanlı Devleti, 19. yüzyılın sonlarından itibaren siyasi, ekonomik ve askeri açıdan ciddi bir çöküş sürecine girmişti. Devletin bu durumu, büyük Avrupa devletleri tarafından “Hasta Adam” olarak nitelendirilmesine neden olmuştu. Bu dönemde Osmanlı Devleti, savaşa girmemek için tarafsız kalmaya çalışmış ancak gelişmeler, Osmanlı’yı İttifak Devletleri’ne katılmaya zorlamıştır.
Osmanlı Devleti’nin Savaşa Giriş Nedenleri
- Topraklarını Koruma ve Kaybedilen Bölgeleri Geri Alma Arzusu
- Osmanlı Devleti, özellikle Balkanlar, Kuzey Afrika ve Kafkasya’da kaybettiği toprakları geri almak istiyordu.
- Almanya, Osmanlı’nın bu isteğini destekleyerek onu kendi yanında savaşa çekmeye çalıştı.
- Siyasi ve Askeri Yalnızlıktan Kurtulma Çabası
- Osmanlı Devleti, 19. yüzyıl boyunca Avrupa devletleri tarafından sürekli dışlanmıştı.
- Almanya, Osmanlı’yı müttefik olarak görmek istiyordu ve ona savaşın sonunda güçlü bir konum vaat ediyordu.
- Almanya ile Olan Yakın İlişkiler
- II. Abdülhamid döneminden itibaren Almanya, Osmanlı Devleti ile ekonomik ve askeri alanlarda yakın ilişkiler kurmuştu.
- Alman subayları Osmanlı ordusunda reformlar yapıyor, Osmanlı ordusunu modernize ediyordu.
- Almanlar, Osmanlı’yı savaşa sokarak İngiltere ve Rusya’nın doğudaki gücünü bölmeyi amaçlıyordu.
- İngiltere ve Fransa’nın Osmanlı’ya Karşı Tavırları
- Osmanlı Devleti savaş öncesinde İngiltere ve Fransa’dan yardım istemiş ancak bu devletler Osmanlı’yı desteklememişti.
- Osmanlı’nın sipariş ettiği iki savaş gemisini (Reşadiye ve Sultan Osman I) İngiltere vermemiştir.
- Bunun üzerine Osmanlı, Almanya’dan Goeben ve Breslau adlı savaş gemilerini alarak savaşa girmeye adım atmıştır.
Osmanlı’nın Savaşa Girişi (Kasım 1914)
- Osmanlı Devleti resmen tarafsız olmasına rağmen, 2 Kasım 1914’te Karadeniz’de Rus limanlarını bombalayarak savaşa fiilen katılmış oldu.
- Bunun üzerine İngiltere, Fransa ve Rusya Osmanlı Devleti’ne savaş ilan etti.
- Osmanlı Devleti İttifak Devletleri (Almanya ve Avusturya-Macaristan) yanında savaşa girdi.
Osmanlı Devleti’nin Savaşta Yer Aldığı Cepheler
Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı’nda farklı coğrafyalarda birçok cephede savaştı. Bu cepheler savunma, taarruz ve yardım cepheleri olarak üçe ayrılır.
1. Taarruz Cepheleri (Saldırı Cepheleri)
- Kafkas Cephesi (1914-1918): Rusya’ya karşı açılmıştır, Enver Paşa’nın Sarıkamış Harekatı büyük bir başarısızlıkla sonuçlanmıştır.
- Kanal (Süveyş) Cephesi (1915-1916): İngiltere’nin Mısır’daki varlığına son vermek için Osmanlı tarafından açılmış, başarısız olunmuştur.
2. Savunma Cepheleri
- Çanakkale Cephesi (1915-1916): Osmanlı’nın en büyük zaferidir, Mustafa Kemal bu cephede büyük bir kahramanlık göstermiştir.
- Irak Cephesi (1914-1918): İngilizlerin petrol bölgelerini ele geçirmesini önlemek için açılmıştır, Osmanlı direnmiş ancak cephe kaybedilmiştir.
- Suriye-Filistin Cephesi (1917-1918): İngiltere’nin Osmanlı topraklarına saldırısını durdurmak için açılmış, Osmanlı büyük kayıplar vermiştir.
3. Yardım Cepheleri
- Osmanlı, müttefiklerine destek amacıyla Galiçya, Romanya ve Makedonya’da savaşa katılmıştır.
Savaşın Osmanlı Açısından Sonuçları
- Osmanlı Devleti çok cephede savaşmak zorunda kaldığı için büyük askeri ve ekonomik kayıplar verdi.
- 1918’de Mondros Ateşkes Antlaşması imzalanarak savaş Osmanlı için sona erdi.
- Osmanlı Devleti savaşı kaybetti ve toprakları işgal edilmeye başlandı.
Bu süreç, Milli Mücadele’nin başlamasına giden yolu açtı ve Mustafa Kemal’in liderliğinde Türk milleti bağımsızlık mücadelesine girişti.
Mondros Ateşkes Antlaşması ve İşgaller
Mondros Ateşkes Antlaşması (30 Ekim 1918)
Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti, İttifak Devletleri’nin yenilmesiyle ağır bir yenilgiye uğradı. Savaşın sonlarına doğru Osmanlı orduları büyük kayıplar vermiş, halk ekonomik sıkıntılar içinde kalmış ve devlet artık daha fazla dayanamayacak hale gelmişti. Bu nedenle Osmanlı Devleti, 30 Ekim 1918’de Mondros Ateşkes Antlaşması’nı imzalayarak savaştan çekildi. Antlaşma, Osmanlı Devleti’nin fiilen sona ermesine neden olacak çok ağır hükümler içeriyordu.
Mondros Ateşkes Antlaşması’nın Maddeleri ve Sonuçları
Mondros Ateşkes Antlaşması, Osmanlı Devleti’nin teslim olmasını sağlayan maddeler içermekteydi. En önemli maddeleri şunlardır:
- Boğazlar, İtilaf Devletleri’nin denetimine bırakılacaktır.
- Bu maddeyle Osmanlı’nın savunma gücü yok edilmiştir.
- Osmanlı ordusu terhis edilecek ve silahları İtilaf Devletleri’ne teslim edilecektir.
- Osmanlı’nın askeri gücü tamamen ortadan kaldırılmıştır.
- İtilaf Devletleri, güvenliklerini tehdit eden bir durum oluşursa istedikleri yeri işgal edebileceklerdir. (Madde 7)
- Bu madde, işgallerin hukuki gerekçesi olarak kullanılmıştır.
- Vilayet-i Sitte (Altı Doğu İli: Erzurum, Van, Harput, Bitlis, Diyarbakır ve Sivas) bölgesinde bir karışıklık çıkarsa İtilaf Devletleri bu bölgeyi işgal edebilecektir.
- Ermenilere yönelik toprak verilmesine zemin hazırlayan bir maddedir.
- Tüm demiryolları, tüneller ve haberleşme sistemleri İtilaf Devletleri’nin denetimine bırakılacaktır.
- Osmanlı’nın ulaşım ve iletişim altyapısı düşmanın eline geçmiş, devlet hareketsiz hale getirilmiştir.
- Osmanlı Devleti’nin elindeki savaş esirleri serbest bırakılacak, ancak İtilaf Devletleri’nin esirleri serbest bırakılmayacaktır.
- Osmanlı için çifte standart uygulanmıştır.
- Osmanlı Devleti’nin tüm limanları, tersaneleri ve donanması İtilaf Devletleri’ne bırakılacaktır.
- Osmanlı Devleti, denizden tamamen savunmasız hale gelmiştir.
Bu maddeler, Osmanlı Devleti’nin artık tamamen savunmasız ve işgallere açık hale geldiğini göstermektedir. Antlaşma imzalanır imzalanmaz İtilaf Devletleri, Osmanlı topraklarını işgal etmeye başladı.
İşgaller ve Osmanlı Topraklarının Paylaşılması
Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan sonra İtilaf Devletleri, Osmanlı topraklarını işgal etmeye başladı. İşgallerin gerekçesi olarak Madde 7 (Güvenlik Tehdidi Maddesi) gösterildi.
İşgal Edilen Bölgeler
- İngilizler: Musul, Antep, Urfa, Maraş, Kars, Batum
- Fransızlar: Adana, Mersin, Antep, Maraş, Urfa (Daha sonra İngilizler buradan çekildi, yerlerine Fransızlar geçti)
- İtalyanlar: Antalya, Konya, Muğla, Marmaris
- Yunanlar: İzmir ve çevresi (15 Mayıs 1919’da İzmir’e çıkartma yapıldı)
Bu işgaller, Osmanlı halkının büyük tepkisine neden oldu ve direniş hareketlerinin başlamasına zemin hazırladı. İşgalcilere karşı halk direnişi başlamış, Kuvâ-yi Milliye örgütlenmeye başlamış ve Mustafa Kemal, İstanbul’dan Anadolu’ya geçerek Milli Mücadele’yi başlatma kararı almıştır.
Mondros Ateşkes Antlaşması’nın Sonuçları
- Osmanlı Devleti fiilen sona erdi.
- İtilaf Devletleri, Osmanlı topraklarını işgal etmeye başladı.
- Türk halkı işgallere karşı Kuvâ-yi Milliye hareketini başlattı.
- Mustafa Kemal, Anadolu’ya geçerek Milli Mücadele’nin temellerini attı.
- İzmir’in işgali, Kurtuluş Savaşı’nın en büyük kıvılcımlarından biri oldu.
Kuvâ-yi Milliye’nin Oluşum Süreci
Mondros Ateşkes Antlaşması’nın ardından Osmanlı Devleti fiilen işgal altına girmiş, ancak İstanbul hükümeti işgallere karşı etkili bir tepki verememiştir. Bu durum, halkın kendi savunmasını kendi örgütlemesi gerektiği düşüncesini doğurmuş ve Kuvâ-yi Milliye adı verilen yerel direniş birlikleri ortaya çıkmıştır. Kuvâ-yi Milliye, işgallere karşı halkın kendiliğinden oluşturduğu silahlı direniş hareketidir ve Kurtuluş Savaşı’nın ilk savunma hattını oluşturmuştur.
Kuvâ-yi Milliye’nin Kuruluş Nedenleri
- Osmanlı Hükümeti’nin İşgallere Karşı Sessiz Kalması
- İstanbul’daki Osmanlı hükümeti, işgaller karşısında pasif kalmış ve halkın savunmasını sağlamamıştır.
- İşgallere karşı mücadele edilmesi gerektiğini düşünen halk, kendi direniş örgütlerini kurma yoluna gitmiştir.
- İşgallerin Artması ve Yunanların İzmir’e Çıkışı (15 Mayıs 1919)
- Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan sonra İtilaf Devletleri’nin Anadolu’yu işgal etmeye başlaması büyük tepki topladı.
- Özellikle İzmir’in 15 Mayıs 1919’da Yunanlar tarafından işgal edilmesi, halk arasında büyük bir öfkeye neden oldu.
- Halkın Kendi Topraklarını Savunma İsteği
- Osmanlı ordusu dağıtıldığı için halk, bölgesel milis güçleri oluşturarak direniş hareketleri başlattı.
- İşgallere karşı koymak için yerel direniş örgütleri kuruldu.
- Direniş Cemiyetlerinin Kurulması
- Redd-i İlhak Cemiyeti (İzmir)
- Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri
- Trabzon Muhafaza-i Hukuk Cemiyeti
- Doğu Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti gibi sivil oluşumlar, halkı örgütleyerek Kuvâ-yi Milliye hareketinin temelini attı.
Kuvâ-yi Milliye’nin Özellikleri
- Düzensiz ve Yerel Birliklerdir: Kuvâ-yi Milliye birlikleri, halktan gönüllü kişiler tarafından kurulmuş ve genellikle bölgesel olarak faaliyet göstermiştir.
- Gerilla Taktiği ile Savaşmışlardır: Küçük gruplar halinde işgalcilere baskınlar düzenlemiş ve yıpratma savaşı yapmışlardır.
- İtilaf Devletleri’ne Karşı İlk Silahlı Direnişi Başlatmışlardır: Özellikle Batı Anadolu’da Yunan işgaline karşı ilk direnişi göstermişlerdir.
- Merkezi Bir Yönetimleri Yoktur: Her Kuvâ-yi Milliye birliği, kendi bölgesinde bağımsız hareket etmiştir.
- Düzenli Orduya Geçişin İlk Adımıdır: Daha sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi kurulunca bu birlikler düzenli orduya dahil edilmiştir.
Kuvâ-yi Milliye’nin Mücadelesi ve Başarıları
- İzmir’in işgaline karşı ilk direnişi göstermişlerdir.
- Gördes, Ayvalık, Denizli, Aydın ve Manisa bölgelerinde Yunan kuvvetlerine karşı savaşmışlardır.
- Fransızlara karşı Güneydoğu Anadolu’da büyük bir mücadele vermişlerdir (Antep, Maraş, Urfa).
- Düşman birliklerine baskınlar düzenleyerek onların ilerleyişini yavaşlatmışlardır.
Kuvâ-yi Milliye’nin Zayıf Yönleri ve Dağıtılması
Kuvâ-yi Milliye, Türk milletinin bağımsızlık ruhunu ortaya çıkarmış olsa da düzenli bir ordu olmadığı için bazı zorluklarla karşılaşmıştır:
- Disiplinsiz ve düzensiz hareket etmişlerdir.
- Düşman karşısında uzun vadede etkili olamamışlardır.
- Halktan topladıkları vergiler nedeniyle zaman zaman halkla karşı karşıya gelmişlerdir.
- Bazı bölgelerde bireysel hareket ettikleri için yönetim boşluğu oluşmuştur.
Bu nedenlerle, Düzenli Ordu’nun kurulmasıyla Kuvâ-yi Milliye kaldırılmış ve orduya dahil edilmiştir.
Kuvâ-yi Milliye’nin Önemi
✅ Türk halkının işgallere karşı sessiz kalmayacağını göstermiştir.
✅ Kurtuluş Savaşı’nın ilk savunma hattı olmuştur.
✅ Düşman ilerleyişini yavaşlatmış ve düzenli orduya zaman kazandırmıştır.
✅ Millî bilincin ve bağımsızlık ruhunun güçlenmesini sağlamıştır.
Kuvâ-yi Milliye, Türk halkının işgal güçlerine karşı verdiği ilk mücadeledir ve Kurtuluş Savaşı’nın zeminini hazırlamıştır.
Milli Mücadele’nin Hazırlık Dönemi
Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan sonra başlayan işgaller, Osmanlı Devleti’nin artık bağımsızlığını sürdüremeyeceğini gösterdi. İstanbul Hükümeti’nin işgaller karşısında etkisiz kalması üzerine Mustafa Kemal Atatürk, halkı örgütleyerek milli direnişi başlatmaya karar verdi. Bu süreç, Kurtuluş Savaşı’nın temel taşlarının atıldığı ve Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinin resmen başladığı bir dönemdir.
Milli Mücadele’nin Hazırlık Dönemi Gelişmeleri
1. Mustafa Kemal’in Samsun’a Çıkışı (19 Mayıs 1919)
- Osmanlı Hükümeti, Karadeniz’deki asayişi sağlamak bahanesiyle Mustafa Kemal’i 9. Ordu Müfettişi olarak Samsun’a gönderdi.
- Ancak Mustafa Kemal, bu görevi milli mücadeleyi başlatmak için bir fırsat olarak gördü.
- 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkarak Kurtuluş Savaşı’nın ilk adımını attı.
2. Havza Genelgesi (28 Mayıs 1919)
- Mustafa Kemal, Samsun’dan Havza’ya geçti ve burada halkı işgallere karşı bilinçlendirmek amacıyla bir genelge yayımladı.
- Bu genelgede, halkın işgallere karşı protesto mitingleri düzenlemesi ve millî bilincin artırılması çağrısında bulundu.
- Bu mitinglerle birlikte halk, işgallerin farkına varmaya başladı.
3. Amasya Genelgesi (22 Haziran 1919)
- Kurtuluş Savaşı’nın ilk resmi belgesi sayılır.
- Mustafa Kemal ve arkadaşları, Amasya’da aldıkları kararla halkın egemenliğine dayalı yeni bir yönetimin kurulacağını duyurdu.
- En önemli maddeleri şunlardır:
- Vatanın bütünlüğü ve milletin bağımsızlığı tehlikededir.
- İstanbul Hükümeti, üzerine düşen sorumluluğu yerine getirememektedir.
- Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.
- Sivas’ta ulusal bir kongre toplanacaktır.
Bu belge, Mustafa Kemal’in halk iradesine dayalı bir yönetim hedeflediğini göstermesi bakımından önemlidir.
4. Erzurum Kongresi (23 Temmuz – 7 Ağustos 1919)
- Mustafa Kemal’in resmi görevinden istifa etmesinin ardından düzenlediği ilk büyük kongredir.
- Alınan Kararlar:
- Milli sınırlar içinde vatan bir bütündür, parçalanamaz.
- İstanbul Hükümeti görevini yerine getiremezse geçici bir hükümet kurulacaktır.
- Kuva-yi Milliye’yi etkin ve milli iradeyi hâkim kılmak esastır.
- Manda ve himaye kabul edilemez.
- Azınlıklara siyasi haklar verilemez.
- Önemi: Bu kongrede ilk kez yeni bir devletin temelleri atılmıştır.
5. Sivas Kongresi (4-11 Eylül 1919)
- Bütün milletin katılımıyla düzenlenen ilk milli kongredir.
- Alınan Kararlar:
- Erzurum Kongresi kararları aynen kabul edildi.
- Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adı altında tüm direniş hareketleri birleştirildi.
- İrade-i Milliye gazetesi çıkarılarak halkın bilinçlenmesi sağlandı.
- Önemi: Bu kongrede tüm milli güçler tek çatı altında toplandı ve milli mücadelenin merkezi Sivas oldu.
6. Amasya Görüşmeleri (20-22 Ekim 1919)
- Temsil Heyeti ile İstanbul Hükümeti arasında yapılan ilk resmi görüşmelerdir.
- İstanbul Hükümeti, milli mücadelenin varlığını resmen kabul etmiştir.
- Ancak görüşmelerde net bir sonuç çıkmamış, Osmanlı’nın teslimiyetçi tutumu devam etmiştir.
7. Son Osmanlı Mebusan Meclisi ve Misak-ı Milli (28 Ocak 1920)
- Osmanlı Meclisi, halkın baskısıyla Misak-ı Milli (Milli Yemin) adlı belgeyi kabul etti.
- Misak-ı Milli’nin Maddeleri:
- Milli sınırlar içinde vatan bir bütündür, parçalanamaz.
- Halkın çoğunlukta olduğu yerler (Musul, Kerkük, Batı Trakya vb.) Türk toprağı sayılacaktır.
- Azınlıklara ayrıcalık verilmeyecek, yabancı işgal kabul edilmeyecektir.
- Boğazlar, tüm devletlere açık olacak ama Türkiye’nin denetiminde olacaktır.
- Önemi: Bu belge, Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırlarını belirleyen en önemli metinlerden biridir.
8. İstanbul’un İşgali (16 Mart 1920)
- Misak-ı Milli kararlarının kabul edilmesi üzerine İtilaf Devletleri, İstanbul’u resmen işgal etti.
- Osmanlı Mebusan Meclisi dağıtıldı, milletvekilleri tutuklandı.
- Mustafa Kemal, bu olaydan sonra Ankara’da yeni bir meclisin açılacağını duyurdu.
Milli Mücadele’nin Hazırlık Dönemi’nin Önemi
✅ Mustafa Kemal’in liderliği güçlenmiş, halkın desteği artmıştır.
✅ İstanbul Hükümeti’ne karşı alternatif bir yönetim oluşmaya başlamıştır.
✅ Milli Mücadele’nin ilk siyasi ve hukuki temelleri atılmıştır.
✅ Yeni Türk devletinin kuruluş süreci başlamıştır.
Bu gelişmeler sonunda Mustafa Kemal, Türk milletini temsil eden yeni bir meclisin açılması gerektiğini düşünmüş ve Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), 23 Nisan 1920’de Ankara’da açılmıştır.
Büyük Millet Meclisi’nin Açılması ve Ayaklanmalar
Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik çıkması, işgallerin artması ve İstanbul Hükümeti’nin teslimiyetçi tutumu nedeniyle Mustafa Kemal ve arkadaşları, milli egemenliğe dayalı yeni bir yönetim kurma kararı aldı. Bu doğrultuda 23 Nisan 1920’de Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) açıldı.
TBMM’nin Açılması (23 Nisan 1920)
İstanbul Hükümeti’nin etkisiz kalması ve işgallerin artması üzerine halkın temsil edildiği yeni bir yönetim kurulması zorunlu hale gelmiştir.
Mustafa Kemal, Misak-ı Milli kararlarını uygulayacak ve halkın egemenliğini esas alacak bir meclisin açılması gerektiğini düşünerek harekete geçti.
TBMM’nin Açılma Nedenleri:
- İstanbul’un 16 Mart 1920’de işgal edilmesi ve Osmanlı Mebusan Meclisi’nin dağıtılması,
- İstanbul Hükümeti’nin halkın haklarını savunamaması,
- Milli Mücadele’yi örgütleyecek bağımsız bir yönetim ihtiyacı,
- Milletin kendi geleceğine kendisinin karar vermesi gerektiği düşüncesi.
TBMM’nin Açılış Süreci ve Gelişmeler:
- 19 Mart 1920’de Mustafa Kemal, bir genelge yayımlayarak seçim yapılmasını ve halkın temsilcilerini belirlemesini istedi.
- Seçimler yapıldı ve Anadolu’dan gelen milletvekilleri ile İstanbul’dan kaçan bazı milletvekilleri Ankara’da toplandı.
- 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) resmen açıldı.
- Açılışta Mustafa Kemal, meclisin yetkisinin milletin iradesine dayandığını ilan etti.
TBMM’nin Özellikleri:
✅ Milli egemenliğe dayalı ilk meclistir.
✅ Osmanlı Saltanatı’na karşı kurulmuştur.
✅ Kuvvetler birliği ilkesi benimsenmiştir (Yasama, yürütme ve yargı yetkileri meclistedir).
✅ Meclis, olağanüstü yetkilere sahiptir ve hükümet kurma yetkisini elinde tutar.
✅ İlk başkan Mustafa Kemal seçilmiştir.
TBMM’nin açılmasıyla birlikte Milli Mücadele’nin siyasi ve hukuki temeli oluşturulmuş, halkın egemenliği resmen ilan edilmiştir. Ancak, TBMM’nin açılması bazı grupların tepkisini çekmiş ve iç isyanlar başlamıştır.
TBMM’ye Karşı Çıkan Ayaklanmalar
TBMM’nin açılmasıyla birlikte, İstanbul Hükümeti ve işgalciler, milli mücadele hareketini durdurmak için bazı isyanları desteklemişlerdir. Ayrıca, saltanat yanlıları ve çıkar grupları da yeni yönetim anlayışına karşı çıkmıştır.
Ayaklanmaların Nedenleri:
- İstanbul Hükümeti’nin ve Padişah’ın kışkırtması:
- Osmanlı yönetimi, TBMM’yi yıkmak için isyanları destekledi.
- Şeyhülislam tarafından “Kuvâ-yi Milliye’ye katılanların dinen suçlu olduğu” fetvası yayımlandı.
- İtilaf Devletleri’nin kışkırtması:
- İşgalci devletler, TBMM’ye karşı isyanları destekleyerek Anadolu’da otorite boşluğu yaratmak istediler.
- Saltanat ve Hilafet yanlılarının tepkisi:
- Bazı gruplar, padişaha bağlılıklarını sürdürerek milli mücadeleye karşı çıktı.
- Kuvâ-yi Milliye içindeki disiplinsiz unsurlar:
- Düzensiz Kuvâ-yi Milliye birlikleri, bazen kendi başlarına hareket ederek halk arasında güvensizlik oluşturdu.
Ayaklanmaların Sınıflandırılması
- İstanbul Hükümeti ve İtilaf Devletleri’nin Desteklediği Ayaklanmalar:
- Ahmet Anzavur Ayaklanmaları (Balıkesir ve çevresi, 1919-1920)
- Kuvâ-yi İnzibatiye (Hilafet Ordusu) İsyanı (1920)
- Azınlıkların Çıkardığı Ayaklanmalar:
- Pontus Rum İsyanı (Karadeniz Bölgesi, 1919-1922)
- Ermeni Ayaklanmaları (Doğu Anadolu, 1919-1920)
- Kuvâ-yi Milliye’den Kaynaklanan Ayaklanmalar:
- Demirci Mehmet Efe Ayaklanması (Ege Bölgesi, 1920)
- Çerkez Ethem Ayaklanması (1920-1921)
Ayaklanmaların Bastırılması
- Halkın TBMM’ye bağlılığı artırıldı.
- İsyancılarla mücadele için düzenli ordu kuruldu.
- Hıyanet-i Vataniye Kanunu çıkarıldı (29 Nisan 1920).
- İstiklal Mahkemeleri kurularak yargılamalar hızlandırıldı.
- Milli Mücadele’nin liderliği güçlendi ve TBMM’nin otoritesi arttı.
Sonuçlar ve Önemi
✅ TBMM’nin otoritesini sarsmaya yönelik tüm girişimler başarısız oldu.
✅ Mustafa Kemal ve TBMM, halkın desteğini kazandı.
✅ İç isyanların bastırılması, düzenli orduya geçişi hızlandırdı.
✅ İtilaf Devletleri’nin Anadolu’da otorite boşluğu yaratma çabaları başarısız oldu.
TBMM, iç isyanları bastırdıktan sonra Kurtuluş Savaşı’nda en önemli mücadelelerden biri olan Sevr Antlaşması’na ve bağımsızlık yolundaki sürece odaklandı.
Sevr Antlaşması (10 Ağustos 1920)
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra İtilaf Devletleri, Osmanlı Devleti’ne Mondros Ateşkes Antlaşması’nı imzalatarak işgallere başladı. Ancak, Osmanlı Devleti’nin tamamen tasfiye edilmesi ve Anadolu’nun paylaşılması için kesin bir barış anlaşması gerekiyordu. 10 Ağustos 1920’de Osmanlı Devleti’ne Sevr Antlaşması imzalatıldı. Ancak, bu antlaşma Türk milleti tarafından kabul edilmemiş ve uygulanamamıştır.
Sevr Antlaşması’nın Şartları ve Maddeleri
Sevr Antlaşması, Osmanlı Devleti’ni tamamen parçalamayı ve Anadolu’yu paylaşmayı amaçlayan çok ağır hükümler içermekteydi.
1. Sınırlarla İlgili Maddeler:
- Osmanlı Devleti’nin toprakları Anadolu ile sınırlandırıldı.
- Doğu Anadolu’da bağımsız bir Ermeni Devleti kurulacaktı.
- Doğu Karadeniz’de bağımsız bir Pontus Devleti kurulması planlandı.
- Ege Bölgesi ve Batı Anadolu, Yunanistan’a bırakılacaktı.
- İzmir ve çevresi, resmen Yunan işgaline bırakıldı.
- Güney Anadolu, Fransız ve İtalyanlara verildi.
- Musul ve Kerkük dahil olmak üzere tüm Orta Doğu toprakları İngilizlere bırakıldı.
2. Boğazlarla İlgili Maddeler:
- Boğazlar, uluslararası bir komisyon tarafından yönetilecekti.
- Osmanlı, boğazlar üzerinde hiçbir hak iddia edemeyecekti.
- Bu maddeyle Osmanlı’nın tamamen denetimsiz ve savunmasız bırakılması amaçlandı.
3. Askeri Hükümler:
- Osmanlı ordusu 50.000 kişiyle sınırlandırıldı.
- Zorunlu askerlik kaldırıldı.
- Osmanlı donanması tamamen dağıtıldı.
- Ağır silahlar Osmanlı’ya yasaklandı.
4. Ekonomik ve Hukuki Maddeler:
- Kapitülasyonlar geri getirildi ve genişletildi.
- Osmanlı’nın maliyesi tamamen İtilaf Devletleri’nin denetimine verildi.
- Osmanlı, hiçbir ülkeye bağımsız olarak ekonomik yatırım yapamayacaktı.
Sevr Antlaşması’nın Sonuçları ve Önemi
✅ Sevr, Osmanlı Devleti’ni tamamen yok etmeyi amaçlayan bir antlaşmadır.
✅ Bu antlaşma, Osmanlı Hükümeti (Sadrazam Damat Ferit Paşa) tarafından imzalanmış ancak hiçbir zaman halk tarafından kabul edilmemiştir.
✅ TBMM ve Mustafa Kemal, Sevr’i reddetmiş ve Türk milletini kurtuluş için örgütlemiştir.
✅ Sevr hiçbir zaman uygulanamamış, Kurtuluş Savaşı’nda kazanılan zaferler sonucunda yerine Lozan Antlaşması imzalanmıştır (1923).
Türk Milleti’nin Sevr Antlaşması’na Tepkisi
Sevr Antlaşması’nın ağır hükümleri karşısında Türk milleti büyük bir tepki göstermiştir.
- TBMM ve Mustafa Kemal, antlaşmayı kesin olarak reddetmiştir.
- Sevr’in imzalanması, halkın Milli Mücadele’ye desteğini artırmıştır.
- Sevr’e karşı ilk büyük tepki, Anadolu’da Kuvâ-yi Milliye’nin ve düzenli ordunun güçlenmesi olmuştur.
Sevr, Osmanlı Devleti’nin sonunu hazırlayan ve Türk milletini tamamen yok etmeye yönelik bir antlaşma olduğu için Kurtuluş Savaşı’nın başlamasının en büyük nedenlerinden biri olmuştur.
Milli Uyanış – Bağımsızlık Yolunda Atılan Adımlar (Test Soruları)
Çalışma Soruları
1. Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkmasının temel amacı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Osmanlı Hükümeti’ne bağlı bir yönetim kurmak
B) Milli Mücadele’yi başlatmak ve halkı örgütlemek
C) Osmanlı’nın İngiltere ile olan ilişkilerini düzeltmek
D) Mondros Ateşkes Antlaşması’nı imzalamak
2. Amasya Genelgesi’nde yer alan “Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.” maddesi, hangi ilkeye vurgu yapmaktadır?
A) Saltanatın güçlenmesine
B) Halk egemenliğine
C) Osmanlı Devleti’nin güçlenmesine
D) Padişahın yetkilerinin artırılmasına
3. Aşağıdaki kongrelerden hangisi yerel değil, ulusal bir kongredir?
A) Erzurum Kongresi
B) Balıkesir Kongresi
C) Alaşehir Kongresi
D) Edirne Kongresi
4. Erzurum Kongresi’nde alınan “Vatan bir bütündür, bölünemez.” kararı, hangi antlaşmaya tepki olarak alınmıştır?
A) Mondros Ateşkes Antlaşması
B) Sevr Antlaşması
C) Ankara Antlaşması
D) Lozan Antlaşması
5. Misak-ı Milli’nin kabul edilmesi üzerine İtilaf Devletleri hangi önemli adımı atmıştır?
A) TBMM’yi desteklemiştir.
B) Osmanlı’yı tamamen serbest bırakmıştır.
C) İstanbul’u resmen işgal etmiştir.
D) Osmanlı’nın kapitülasyonlarını kaldırmıştır.
6. Kuvâ-yi Milliye birlikleriyle ilgili aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
A) Düzenli bir ordu yapısına sahiptirler.
B) Padişahın emriyle kurulmuşlardır.
C) İşgallere karşı halkın kendiliğinden oluşturduğu direniş birlikleridir.
D) İtilaf Devletleri tarafından desteklenmişlerdir.
7. Sevr Antlaşması’na göre Doğu Anadolu’da hangi devlet kurulması planlanmıştır?
A) Bağımsız Yunan Devleti
B) Bağımsız Ermeni Devleti
C) Bağımsız Kürt Devleti
D) Bağımsız Rum Devleti
8. TBMM’nin açılmasına karşı çıkan ayaklanmaların temel sebebi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Padişaha olan bağlılık ve İstanbul Hükümeti’nin baskıları
B) TBMM’nin düzenli orduyu kuramaması
C) Anadolu’da halkın Osmanlı yönetimine güvenmesi
D) Avrupa devletlerinin TBMM’yi desteklemesi
9. Mondros Ateşkes Antlaşması’nın en ağır maddelerinden biri olan “İtilaf Devletleri, güvenliklerini tehdit eden bir durum oluşursa istedikleri yeri işgal edebilir.” hükmü, hangi madde ile ilgilidir?
A) Madde 1
B) Madde 5
C) Madde 7
D) Madde 10
10. Mustafa Kemal’in liderliğinde yapılan hangi kongrede, milli mücadelenin tek çatı altında toplanmasına karar verilmiştir?
A) Erzurum Kongresi
B) Balıkesir Kongresi
C) Sivas Kongresi
D) Afyon Kongresi
Cevap Anahtarı
1 – B
2 – B
3 – A
4 – A
5 – C
6 – C
7 – B
8 – A
9 – C
10 – C